Yalnızlık, önce bir yük gibi gelir. İnsan kalabalıklardan kopunca, sanki nefessiz kalacakmış gibi olursun. Sessizlik ağırdır, boşluk korkutucudur. Ama biraz sabredersen, o sessizliğin içinde gizlenmiş bir armağan olduğunu fark edersin.. ”Özgürlük”
Kalabalıkların içinde yaşarken, çoğu zaman kendi sesini duyamazsın. İnsanların beklentileri, dayatmaları, sana yükledikleri roller… Hepsi senin kim olduğunu unutturur. Ama yalnız kaldığında, işte o gürültü susar. Ve sen, kendini yeniden duymaya başlarsın.
Ben yalnız kalmayı seçtiğimde, önce çok zorlandım. Sanki bir şeyleri kaybediyorum sandım. Oysa geriye dönüp baktığımda şunu gördüm. Kaybettiğim şey insanlar değil, onların üzerime bıraktığı gölgelermiş. Onlardan arındığımda daha hafif, daha özgür ve daha gerçek oldum.
Yalnızlık, bana kendi yolumu seçme cesareti verdi. Çünkü artık kimsenin “böyle yapmalısın” sesini duymuyorum. Kendi doğrularımı, kendi yanlışlarımı yaşayabiliyorum. Ve anladım ki, yalnızlık, boşluk değil; insanın en dürüst yol arkadaşıdır.
Belki sen de yalnız kaldın. Belki seni anlamayan insanlar arasında sustun. O anlarda hissettiğin boşluk, aslında sana verilmiş bir fırsattı. Çünkü yalnızlık, seni zincirlerinden kurtarır ve özgürlüğüne kavuşturur.