Bir zamanlar bir gece kulübünde duydum o sesi.
Müzik yüksek, ışıklar bulanıktı.
Ve bir şarkı başladı:
“Sil baştan başlamak gerek bazen. Hayatı sıfırlamak. Sil baştan sevmek gerek bazen. Her şeyi unutmak..”
Arka tarafta, kalabalığın içinde bir ses yükseldi.
Yıllar önce beni aldatan o ses.
Sarhoştu. Gülüyordu.
Şarkıya bağıra bağıra eşlik ediyordu;
Geceye hazırlanan, kendi utancını alkolle susturmaya çalışan bir kadın gibi…
Biraz pişman, biraz pervasız.
Ben onu izledim.
Ama artık öfke duymadım.
Çünkü o an şunu fark ettim.
Hayat bazen insanın suratına bir ayna tutar, ve o aynada herkes kendi gerçeğiyle karşılaşır.
Asıl mesele kim kimi aldatmış değilmiş…
Asıl mesele, tüm o kirin, yalanın, ihanetten arta kalanların arasında
insan kalabilmekmiş.
Vicdanı kirlenmeden, kalbi çamura batmadan durabilmekmiş mesele.
O gece bir kadının kendine bile yabancılaşmış halini gördüm.
Ve içimden bir ses dedi ki:
“İşte, hayatın dibi böyle bir yer. Hayatın dibi, parasız kalmak, işlerinin yerle bir olması, hayallerinin paramparça olması değil.
Ama buradan bile doğmak mümkün.”
İşte o yüzden bu kitabın adı SIFIR.
Çünkü sıfır, hem sonun hem başlangıcın adı.
Hem yanılmışların, hem de sonunda insan kalmayı seçenlerin noktası.
Eğer bu sayfalarda kendi yaralarını görürsen korkma.
Bu, sadece düşmüşlerin değil, yeniden doğmaya cesaret edenlerin kitabıdır.
”Sıfır senin doğum noktandır.”