Bölüm 1
Sıfırın Sessizliği
Sıfır, ilk bakışta hiçlik gibi görünür. Ama aslında sessizliktir, derin bir nefes gibidir. İnsan sıfırlandığında, kalabalıkların gürültüsü susar, geriye sadece kendi iç sesi kalır.
Benim sıfırım, kaybettiklerimle başladı. Birer birer yanımdan ayrılan insanlar, hayallerimden düşen parçalar, kalbimde sessizce kapanan kapılar… Önce yıkıldım, sonra sustum. İşte o sessizlikte fark ettim..
Sıfır, kayıp değil; yeniden doğuşun başlangıç çizgisi.
Sıfırdayken kimsenin gölgesi yoktur. Ne sana yön veren sesler, ne de seni yanlış yollara çeken eller… Yalnızca sen varsındır. Ve belki de hayatın en gerçek hali budur.
Kendi ayak seslerini duymak, kendi yolunu seçmek.
Ben şimdi bu sessizliği kabul ediyorum. Çünkü biliyorum, sıfır olmadan bir olamazsın.
Sıfırda kalmak kolay değildir. Çünkü herkes koşarken sen durursun. Herkes konuşurken sen susarsın. Ve o sessizlikte, dünya senden uzaklaşmış gibi gelir.
Ama işte o anlarda bir şey olur, yavaşça kendini duymaya başlarsın.
Korkuların, pişmanlıkların, bastırdığın hislerin bir bir yüzeye çıkar. Önce canın yanar. Sonra fark edersin ki, bu acı seni öldürmüyor; seni yeniden şekillendiriyor.
Sıfırın gücü buradadır. Seni çıplak hâlinle yüzleştirir. Maskelerin düşer, rollerin biter.
Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsindir artık.
Ne geçmişin yükü, ne de geleceğin kaygısı seni yönlendirir.
Sadece “şimdi” kalır. Ve “şimdi”nin içinde gerçek sen ortaya çıkar.
Ben sıfırdayken anladım ki, en sessiz anlar aslında en öğretici olanlardır.
Kaybettiklerimin ardından benliğimi kazandım.
Sıfır beni özgürleştirdi; çünkü sıfırdayken hiçbir şeyim yoktu ama her şey olma ihtimalim vardı.
Sayfa 1