”Kısa bir ara”

Sessiz Yara

Bir çocuk pazarda satılırken, gökyüzü hiç utanmadı.
Oysa utanması gereken çoktu bu dünyanın.

Adam o sabah yine erkenden kalktı.
Görevine gitmeden önce çocuklarının saçlarını okşadı, sessizce kapıyı kapattı.
Her zamanki gibi gururluydu. Çünkü ülkesine hizmet etmek, onun için sadece bir iş değil, bir vicdan meselesiydi.
Fakat o gün, bilmediği bir savaş çoktan başlamıştı. Kendi evinin içinde.

Eşi… hayatının en büyük yanılgısıydı belki.
Bir zamanlar gözlerinde umut sandığı şey, aslında hırsın ve açgözlülüğün parıltısıymış.
Adam cephedeyken o, başka kalplerde sığınak aradı.
Sonra bir sabah, ne bir veda, ne bir özür…
Sadece bir sessizlik bıraktı ardında.
Evin içi bomboştu.
Kasadaki para yoktu. Mücevherler yoktu.
Ama asıl yok olan şey, inançtı.

Adam, o gün aynaya baktı ve kendi kendine şunu söyledi.
“Demek hem anne, hem baba olmayı böyle öğreniyor insan.”

O günden sonra dünya değişti onun için.
Artık her sabah, çocuklarının gözlerindeki endişeyi silebilmek için gülümsedi.
Akşamları onları kucağına aldı, saçlarını ördü, sütlerini ısıttı.
Sonra nöbete gitti.
Bir elinde silah, diğerinde çocuklarının çizdiği küçük bir resim.
Bir yanda vatanı koruyordu, bir yanda kendi evinin yıkıntılarından bir yuva inşa ediyordu.

Geceleri uykusuzdu ama yüreği rahattı.
Çünkü artık biliyordu.
Bir insan, sevdiklerini koruduğu sürece yenik sayılmaz.

Zaman geçti.
Çocuklar büyüdü.
Adamın saçlarına beyaz düştü, ama bakışlarındaki vakar hiç solmadı.
Hayat bir kez daha sınadı.
Bir kadın çıktı karşısına, sessiz, sade, yüreğinde derin bir anlayış taşıyan biri.
Onu sevdi. Ama o sevgi bir sığınak değil, bir aynaydı.
Kadın, adamın yorgunluğunu anladı ama o yorgunluğun içine girmemeyi seçti.

Bir sabah, kadın gitti.
Arkasında sadece bir not bıraktı…

“Bazen sevmek, kalmak değil; yara kanamadan gitmektir. Çünkü senin kalbindeki yara, seni insan yapan yer.”

Adam, notu cebine koydu, bir daha okumadı.
Gökyüzüne baktı.
Derin bir nefes aldı.
Kendi kendine “her savaşın bir sebebi vardır,” dedi.
O, cephede düşmanla değil, içindeki acıyla savaşmıştı.
Ve o savaştan mağlup değil, insan kalarak çıkmıştı.

Artık ne eski eşine öfkeliydi, ne hayata kırgın.
Çünkü anlamıştı.
Gerçek iyilik, acıya rağmen merhametli kalabilmektir.
Gerçek kahramanlık, kimsenin görmediği fedakarlıklarda saklıdır.

O, sessiz bir adamdı.
Ama çocuklarına bıraktığı en büyük miras, sessizliğin içindeki onurdu.
Onlara paradan daha değerli üç şey öğretti…
Emek, vicdan ve merhamet.

Ve bir gün mezar taşına sadece şu yazılacaktı.

“O, konuşmadan da sevmeyi bilen bir adamdı.”

Deneme Hikayeleri

Kategoriler:


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir