”Aşk Eskiden Güzeldi…”

Eskiden aşk, insanın en derin duygularına dokunur, insanı kendisinden bile uzaklaştıran bir tutku halini alırdı. O aşkların büyüsü, zamanla solmuş olsa da, hala arkasında silinmez izler bırakmıştır. Özellikle Leyla ile Mecnun’un aşkı, her zaman unutulmaz bir örnek olmuştur. Bu efsanevi hikayeye baktığımda, zamanın nasıl bir değişim geçirdiğini, bu tür aşkların hangi yöne evrildiğini düşünüyorum.

Eğer Leyla ve Mecnun günümüz dünyasında yaşasaydı, belki de aşkları sosyal medyada başlamış olurdu. Leyla, Instagram’dan Mecnun’a bir hikaye atar, belki de bir paylaşım yapar, göz kırpan bir emojiyle. Mecnun da bu ağına düşerdi, belki de o eski zamanların geleneksel aşkı kadar derin bir bağ kurmazlardı, çünkü bugünün dünyasında her şey bir tık uzağında. İşi bittikten sonra Leyla, bir başka “enişte” arayışına çıkardı, yeni ilişkiler, yeni heyecanlar… Ve ayrılmalar da öyle kolaylaşmış olurdu. Belki de son sözleri şu şekilde olurdu:
“Dünyanın neresinde olursak olalım, sevdamız hiç bitmeyecek. Sustum ben, haydi…”

Ama gerçek şu ki, o dönemde aşk, bir ömrü sarar, bir kalbi ebediyen terk etmezdi. Leyla ve Mecnun’un aşkı, zamanla aralarındaki mesafe arttıkça daha da derinleşir, sonunda birbirlerine kavuşamayacakları için Leyla’nın kalbi ızdıraba dayanamayarak kırılır ve ölür. Mecnun ise, ona duyduğu aşk yüzünden aklını kaybetmiş bir şekilde çöllere düşer, göğsünde sevdanın acısıyla her adımını atar. Bir gün, bir ağlatıcı ağıtla ve ellerinden kurtulmuş bir bedenle bulunur.

Ancak yıllar geçer, 700’lü yıllardan 2025’e gelinir, bin üç yıldan fazla zaman geçmiştir ve ne Leyla ve Mecnun’un efsanesi, ne de bu tür aşkların tekrar gündeme gelmesi mümkün olmuştur. Aşk, zamanla değişmiş, kısalmış, çoğu zaman sığlaşmıştır. Bugün, bir ilişkiyi başlatmak, sürdürmek ve sonlandırmak çok daha kolay bir hale gelmiştir. Oysa eski zamanlarda insanlar, aşk için yıllarca süren bir sabır ve özlem içinde beklerdi. Şimdi ise insanlar, bu denli büyük bir tutkudan daha çok, birkaç tıklamayla ve hızlıca terk edilen “yapay” duygularla yetinir oldular.

Bugün, sevda sözleri daha çok aldatmaca ve manipülasyonlarla doludur. Kimi, masumca sevdiğini söylese de, arkasından iş çevirir. Çat, hemen bir engelleme gelir sosyal medya hesaplarında. O eski sevgiliyi siler, anında unutmaya çalışır. Bırakın birbirine sahip çıkmayı, günümüzde sevda daha çok yalan, inkar, iftiralar ve şantajlarla öldürülür olmuş. İnsanlar, bir zamanlar aşk için çölleri aşarken, şimdi en kısa sürede sevgilerini silmek, onları yok etmek için türlü yollar arıyorlar.

Dünya, yüzeysel duygularla sarmalanmışken, gerçek aşk ve derin bağlar çok kolay yok olabiliyor. Belki de Leyla ve Mecnun’un zamanındaki aşkların derinliği, bugünün dünyasında sadece bir efsane olarak kalacak. Aşkın acıdan doğan o özlemi, insanın ruhunu teslim alan o derinlik, bugün kaybolmuş gibi. Şimdi, insanlar birkaç yıl bile süremeyen ilişkilerle birbirlerini terk ederken, bir zamanlar bu aşkların izinde çöllerde ızdırap çeken insanların halleri, bu dönem için yalnızca birer nostalji gibi kalıyor.

Bugün, aşkları kısa sürede biterken, o eski zamanlarda insanlar belki de aşkı daha çok arıyorlardı, bulsalar da kaybettikleri her şeyle daha fazla acı çekiyorlardı. Fakat bu acı, onların aşklarını daha da büyütüyor, yaşatıyordu. O dönemdeki aşkların büyüsü, belki de bugün çok daha derin bir şekilde özleniyor. Ama ne yazık ki, şimdi aşkın yerini daha çok sahte, yüzeysel ilişkiler almış durumda.

Sizce gerçek aşk hala mümkün mü, yoksa tüm bu değişimlerin içinde kaybolan bir efsane mi oldu?

Kategoriler:


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir